Tuesday, July 28, 2009

Cicek Ekmek / Daisy Bread

















Butun arkadaslarim guzel yemek yaptigimi soylerler.. Buraya geldigimde hepsinin mesajlarida bu yonde olmustu..

'' Senin kahvaltilarini ozledik''
''Burda olsanda balkonda yemek keyfi yapsak''


''Bana pirasayi sevdiren arkadasim, senin gibi yapamiyorum , burda olsanda bana pisirsen''


...


Ozaman esim bu mesajlarin sebebini anlayamiyordu. Evlendigimizden beri 10 kilodan fazla kilo almis biri olarak simdi diyorki '' neden arkadaslarin oyle mesajlar yolluyorlardi sana simdi daha iyi anliyorum.'' :)


Guzel yemek yapmayi becerebilirim ama asla hamur islerinde basaarili olamadim. Annem bir harikadir bu konuda. Nasilsa hazir pismis onumuze geliyor diye de hic merak edip ogrenmedim. e tabi calisan kadin olmaninda etkisi vardi elbette.. Oturup hamur islerine ayiracak hic vaktim olmamisti. Canim Manti mi istedi? , hoop bagdat caddesinde ''evce'' ye gidilir manti yenir di..


Cig borek mi ?, hoop caddede onuda afiyetle yiyebilecegin adresin var.. Ev yapimi kurabiyeler , cesit cesit ekmekler.. Hic ihtiyac duymamistim acikcasi..


Ekmegin ucuzladigi zamanlarda bile 2.5 - 3 dolar oldugu bi memlekette ( ki ozellikle gunluk ve ozel bir ekmek aliyorsaniz 4-5 dolari gozden cikarmaniz lazim ) bende en zorundan basladim denebilir..


Evet kendi ekmegimi yapmaya karar verdim. Madem bir kasabada yasiyorum ve country girl olmanin zamanidir dedim. Ilk ekmek denemem ''cicek ekmek '' oldu. Tarifini gene www.lezzetler.com sayfasindan aldim.. Hamur yogurma konusunda son derece basarisiz biri larak ekmegim sonucda hic de fena olmadi.


Esim sicacik ekmege tereyag surerek tuketti dilimleri.. Sutle yogruldugu icinde corek gibi bi lezzeti oldu..


Benim gibi beceriksizler bile yapabildigine gore sizde deneyebilirsiniz diye dusunuyorum..





Malzemeler: ( ingredients )


  • 1 paket çabuk maya (1.5 teaspoon yeast )
  • yarım su bardağı ılık su ( 1/2 cup warm water )
  • 1,5 su bardağı ılık sut ( 1.5 cup warm milk )
  • 1 tatlı kaşığı toz şeker ( 1 tea spoon sugar )
  • yarım su bardağı ayçiçeği yağı (1/2 cup vegetable oil )
  • 1 adet yumurta beyazı ( 1 egg white)
  • 1,5 tatlı kaşığı tuz (1.5 tea spoon salt)
  • ve alabildiği kadar un ( flour )







uzeri için :

  • 1 adet yumurta sarısı ( 1 egg yolk )

  • 1 tatlı kaşığı susam (1 tea spoon sesame)

  • 1 tatlı kaşığı çörek otu ( 1 tea spoon nigella sativa)


Yapilisi:


Yarım su bardağı ılık suya 1 paket çabuk maya ve 1 tatlı kaşığı toz şekeri koyuyoruz. Elimizle mayayi biraz eritiyoruz. Sarısını uzeri icin kullancağımız yumurtanın beyazını içine aktarıyoruz ve 1,5 su bardağı ılık sütü, yarım su bardağı sıvı yaği ekliyoruz ,( zeytinyagi kokusu sebebiyle agir olabilecegi icin onerilmiyor, cicek yagi ile yaptim bende) parmak uçlarıyla biraz karıştırdıktan sonra çok sert olmayan bir kıvam alana kadar elediğimiz unu azar azar ilave ediyoruz . Tam kıvamını almadan tuzunu da ekliyoruz. Uzerini bir streç filmle kapatip 45 dakika kadar ılık ortamda dinlendiriyoruz. 45 dakika sonra hamurumuzu tekrar yoğuruyoruz ve tekrar üzerini kapatip 20 dakika daha bekletiyoruz. Mayasi gelen hamurumuzu 7 eşit parçaya bölup , aynı büyüklükte 7 adet top yapiyoruz. Firina girecek olan uygun kabimizi yağlayip biraz da un serptikten sonta toplari yerleştirmeye başlıyoruz. Ortaya bir tane koyuyoruz ve kenarlarını tamamlayacak şekilde diziyoruz.Bu şekilde yine 20 dakika kadar ılık ortamda bekletiyoruz. Daha sonra ayırdığımız yumurta sarısını uzerine sürüyoruz ve susam ve çörek otuyla karisik serperek susluyoruz. Ben sadece susam kullandim. Isteyen tekinide tercih edebilir. Son olarak ekmeğimizi önceden ısıttığımız 200 derece fırına veriyoruz... ve kıp kırmızı olana kadar pişiriyoruz
...




Afiyet olsunnnnn






Add 1.5 teaspoon yeast and 1 tea spoon sugar in the warm water. Mix the yeast with your hand in the water. Add 1 egg white in the water and keep the yolk for later using on top of bread. Add 1.5 cup warm milk, salt and vegitable oil and mix with your hand again. Then slowly slowy add some flour till haveing a soft dough. After that cover top of the bowel with the cling wrap and leave for 45 minutes, keep it warm. After 45 minutes knead the dough again one more time and cover the bowel and wait more 20 minutes for baking.. After 20 minutes divide the dough 7 equal peaces and make little balls. Use 25cm round tray for cooking and oil the tray and put one ball dough inthe middle of tray and the others around it. After that wait more 20 minutes and then with the brush coat the dough with the egg yolt. After thet use sessame and nigella sativa for ornament. Get ready the oven 200 C before and cook till bread get brown.


Sunday, July 19, 2009

Guzel Surpriz

Blog dunyasiyla tanismama sebep, buyuk bi hayranlikla izledigim, yaptigi her calismayi kiskandigim sevgili Ece hanimin, genellikle dekoratif ahsap boyama ile ilgili calismalarini yayinladigi http://favoritehometovisit.blogspot.com/ sayfasidir.

Sayfadaki konu degismemisse bile, sayfayi duzenli olarak gunde en az iki kere ziyaret eder tekrar tekrar okurum merak ettiklerimi. Yorumlari okur hatta bazilarina cevap bile yazarim sanki kendi sayfammis gibi.. Ece hanimla birbirimizi hic gormedigimiz halde kurdugumuz arkadasligin yani sira, blog takipcileri ile de aramizda arkadasliklar olustu.

Her sabah kahvaltimi yaparken hazirlamis oldugu muzik listesini dinlemeyi seviyorum.Baktigim her resme tekrar tekrar bakmayi seviyorum. Bakip bakip hayal kurmayi seviyorum. Birakin atolyede calisanlari kiskanmayi, ziyaretine giden uzaklardaki ( yani baska sehirlerdeki ) takipcilerini bile kiskaniyorum.

Ama bu sefer sanirim sayfayi okuyanlar beni kiskanacaklar.. Cunku Ece hanim son konusunda benden bahsedip, bebek odalari ile ilgili bir cok resim eklemis.

Blogu cok keyifli bulacaginiza eminim. Ziyaret etmenizi tavsiye ederim..

Monday, July 13, 2009

Firin Sutlac




Hamileligimin 23. haftasindayim. Bir erkek annesi olma yolunda ilerliyorum heyecanla.

Hani eskiler hamile kadinin karnina bakip '' aa kesin oglan bu kesin.. sipsivri bir karnin var'' yada '' kalcalarin buyudu senin, kiz olacak bu'' derler yada ''ye eksiyi yap ayseyi ye tatliyi yap atliyi'' derler, sanirim butun bunlar dogru.. Onumde gittikce basket topundan cikip, saglik topu olma yolunda ilerleyen bir gobek buyutmekteyim.

Hele su tatli meselesiiii..




Hayatimda bir butun cukulatayi bitirebilmis degilim. Dondurma deseniz sevmem. Butun yaz boyunca bir kere dondurma yersem bana butun yil gider. Hele cukulata.. Insanin dolabinda cukulata bozulurmu? Benim bozulur..


Duuuuuu..

Ama ne olduysa bu yaramaz oglan yuzunden oldu.. Inanilmaz bir tatli sevdasina dustum. Evde cukulata yoksa kendimi yarim hissediyorum. Esimle bir kapakli tabak ayirdik '' emergency box '' icinde, benim icin cukulata yada gofretler bekliyor. TV de izledigim reklamlardan bile etkilenir durumdayim. Neyse ki bu durum sinirlari asacak kadar degil.Hala bir butun paket cukulata bitirebilir durumda degilim. Ama evde pisen kekin, sutlacin veya kurabiyelerin haddi hesabi yok. Sekerle ne yapilabilirse.. Ev surekli mis gibi vanilya kokusu icinde.

Simdide firindan yeni cikmis sicak olmasina ragmen -soguyana kadar bekleyemedim- firin sutlacimi kasiklarken bloguma da bunu paylasayim istedim.

Iste firin sutlacim.. Tarifini internetteki bir web sayfasindan aldim ve uyguladim. Yemek tarifleri ile ilgili okadar cok sayfa bakiyorum ki hangisinden aldigimi tam hatirlamiyorum ama sanirim
http://www.lezzetler.com/ sayfasinda okumustum.

*Malzemeler:



  • Yarım su bardağı pirinç

  • 1 su bardağı su

  • 5 su bardağı süt

  • 2 çorba kaşığı nişasta

  • 1 paket vanilya

  • 1.5 su bardağı tozşeker(ki baya tatli oluyor , isteyen olcuyu azaltabilir )

  • 1 yumurta sarısı

Yapilisi :

Pirinci 30 dak. ılik suda bekletin.Sonra yıkayıp süzün. 1 bardak su ekleyip kısık ateşte suyunu çekinceye kadar pişirin. Süt, vanilya ve şekeri ekleyip pirinç iyice yumuşayıncaya kadar karıştırarak pişirin. Nişastayı 2-3 kaşık suyla ezip sütlaca ilave edin. 4-5 dakika daha karıştırarak kaynatın. Bir kapta yumurta sarısını çırpın. 1 kepçe sütlaç ekleyin. Karışımı sütlaca ilave edip karıştırın. Bir taşım daha kaynatıp tencereyi ocaktan alın. Sütlacı kaselere paylaştırıp fırın tepsisine dizin.Tepsiye kaselerin yarısına gelecek kadar su ekleyin.Onceden 180C isitilmis fırında sütlaçların üzeri hafif pembeleşinceye kadar fırınlayın.Benim firinimda yaklasik 40 dakika. Sizin firin iyi ise 25 dk. sonra kontrol edin. Benim firin cok iyi pisirmiyor.



Afiyetle ...



Monday, July 6, 2009

Nereden Nereye...





Bloguma Kocaman bir MERHABA ile baslamak istiyorum...





Blog dunyasina ilk adim attigim konuyu belirlemek icin epeyce dusundum. Birkac gun sureyle bos bir sayfa olarak o bana bakti ben ona baktim. Kendimi tanitmak mi olmali ilk konum acaba dedim, ama sonra vazgectim. En iyisi nerden geldim, nereye geldim onu anlatayim .


Su anda Avustralyada Victoria eyaletinde bir kasabada yasiyorum.. Trafik yok, stres yok, gurultu yok, yolda yuruyen insan goremezsiniz alisveris merkezleri yakininda degilseniz. Zaten alisveris merkezi dedigim, ne Akmerkez gibi, nede Metrocity. Bizim alistigimiz ve bildigimiz mahalle carsilarinin bir kucuk kopyasi. Bakin bir kucuk kopyasi diyorum, cunku inanin, mahalle carsilarimiz bile burda varolandan daha genis alternatife sahip ve daha buyuk. :)

Bazilariniz simdi '' ayyy ne guzelll, sakin bir hayat, kuslar - cicekler - gunes - temiz hava'' gibi imrenerek okuyor olabilir yazdiklarimi, ama benim gibi buyuk bir sehirden gelip de, boyle bir kasabada yasamaya adapte olmaya calismak, inanin hiiic kolay degil. Heleki bu sehir ISTANBUL ise...


Derlerki; Istanbul'un suyundan icen, birdaha ordan ayrilamazmis.. Orada yasadigim her gun trafiginden , gurultusunden , stresinden sikayet ettim ama, tatile gittigim zamanlar da bile ozleyerek geri dondum. Meger ne dogruymus bu soz... Ankara dogumlu olmama ragmen, Istanbullu hissediyorum kendimi daha cok.

24 saat yasayan bir sehirden cikip da, birilerinin yasadigindan zaman zaman suphe ettigim bu kasabaya gelip, bir hayat duzeni kurmaya calismak cok ama cok zor.


Istiklal Caddesinin o hic bitmeyen kalabaligini - ki gun icinde birilerinin omuzuna carpmadan yurumek mumkun degildir - vapurda simidin yaninda icilen caylar, o kosturmacanin icinde bogazi gecerkenken martilarin sizi takip etmesi, bir taraftan buram buram tarih kokarken diger taraftan son derece modern yapilariyla sizi karsilayan Avrupa Yakasi, tum sakinligi ile sizi kucaklayan, saran Anadolu yakasi, dostlarla yapilan sohbetler , yuruyusler, alisverisler, kahvalti ve balkon keyifleri ve dahasi dahasi..

Simdi kocaman bir bahcem var. Istedigim kadar cicek ve sebze yetistirebiliyorum ama Istanbuldaki evimin o kucucuk balkonunda yaptigim sohbetlerin tadi yok. Daha dogrusu eksikligini yasiyorum.


Kapali carsida gezip hatta daha cok kaybolup da sonunda icilen Turk Kahvesinin tadini olzuyorum..


Simdi ne mi var elimde..

O kalabaliklar icinde gezip kaybolmanin yerine, doga yuruyusleri yapiyorum esimle. Kangurular yanimdan ziplayarak gecip gidiyorlar.. Bir yanda akan nehir, bir yanda dev okaluptus agaclari ve kus sesleri..



Ve ben bahcemde yarattigim Akdeniz kosemde kehvemi yudumluyorum, Sessizzzzz ama huzurlu.